Asırlardır coğrafi konumu itibarıyla farklı kültürler arasında bir köprü görevi gören İstanbul, 1600 yıl boyunca tam dört imparatorluğa başkentlik yaptı. Bilim, kültür ve sanatın harmanlanarak yeniden hayat bulduğu bu şehrin her yanında, yüzlerce yıllık şanlı bir tarihe şahit olan yapılar yükseldi ve pek çoğu da günümüze kadar hayatta kalmayı başardı. İşte, yaşanmışlıkları ve hikâyeleriyle İstanbul’un büyülü atmosferinin ayrılmaz bir parçası hâline gelen 10 ünlü tarihi yapı…

 

1. Kız Kulesi

Kız Kulesi

Kız Kulesi, Atinalı komutan Alkibiades tarafından Boğaz’dan geçen gemileri kontrol etmek ve vergi toplamak amacıyla yaptırılmış. Bugünkü mimarisi ise Fatih Sultan Mehmet zamanında şekillendirilmiş. Kız Kulesi, Leandros-Hero efsanesindeki kule olduğuna inanıldığı için “Leander’s Tower” olarak da anılıyor. Kuleyle ilgili bir diğer efsane ise kızını bir kehanetten korumak için bu kuleye kapatan bir imparator ve kızın ölümüne sebep olan bir yılanla ilgili.

 

2. Mihrimah Sultan Cami

mihrimah-sultan-camii

Exterior Shot Of Mihrimah Sultan Mosque At Uskudar, Istanbul, Turkey

Mimari dehasını tüm dünyanın bildiği Mimar Sinan’ın Edirnekapı ve Üsküdar’da inşa ettiği Mihrimah Sultan camilerinin hikâyesi de oldukça ilginç. Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın kızı olan ve ismini, Güneş anlamındaki “Mihr” ile Ay anlamına gelen “Mah” sözcüklerinden alan Mihrimah Sultan’a duyduğu aşkı; bu iki cami ile ölümsüz kılmak isteyen Mimar Sinan’ın müthiş mimari zekâsı sayesinde her yıl 21 Mart’ta Güneş bir caminin üzerinden batarken Ay ise  diğer caminin üzerinden yükseliyor.

 

3. Yerebatan Sarnıcı

yerebatan sarnıcı

Bizanslılar’ın İstanbul halkının su ihtiyacını karşılamak için yaptırdığı ve şahane bir mimariye sahip olan Yerebatan Sarnıcı, tam 100 bin tonluk bir su hacmine sahip. Her biri 9 metre yüksekliğindeki 336 sütundan oluşan sarnıçtaki Medusa heykelli sütunlarla birlikte “ağlayan sütun” da gizemini koruyor. Üzerinde göz figürleri bulunan ve sürekli nemli olan bu sütunun, sarnıç inşaatında çalışan köleler için ağladığına inanılıyor.

 

4. Pera Palace Hotel

Pera Palace Hotel

Pera Palace’ın hikâyesi 19. yüzyıla kadar uzanıyor. 1888 yılında Orient Express’in Paris-İstanbul seferleri başladığında yolcuların yüksek standartlara sahip bir otelde konaklayabilmesi için kuruldu. İstanbul’da elektriğin ilk verildiği, elektrikli asansör ve sıcak su imkânlarının ilk olarak sağlandığı binaydı. 1917 yılından itibaren pek çok kez Atatürk’ü ağırladı ve 1981 yılında Atatürk’ün sevdiği renge boyanan 101 numaralı oda, bir müze hâline getirildi. Atatürk’ün şahsi eşyalarının ve daha pek çok kıymetli hatıranın sergilendiği Pera Palace Hotel, bir müze otel statüsündedir.

 

Agatha Christie’nin Kayıp 11 Günü

Ünlü yazarın 11 kayıp günü ile ilgili o dönemde birçok farklı senaryo ortaya atılmıştır ancak kimse gerçeği bilmemektedir. Christie’nin ölümünün ardından ünlü film şirketi Warner Bros. onun gizemli hikâyesini film yapmak ister. Ancak yeteri kadar bilgiye sahip olmadıkları için bir medyumdan yardım almaya karar verirler. Tamara Rand isimli medyum, bu iş için yazarın ruhunu çağırmakla görevlendirilir ve ardından 11 kayıp günün sırrının Pera Palace Hotel’de saklı olduğunu söyler.

Medyumun iddiasına göre yazarın sırrını yine onun sakladığı bir anahtar açıklayacaktır. Kesin bir bilgi olmamakla birlikte Pera Palace’de bulunan anahtar, otelin sahibi Misbah Muhayyeş’in Yeniköy’deki yalısında bir odayı açmakta; orada bulunan defterde ise 11 kayıp günün tüm detayları yazdığı söylenmektedir.

Bu çarpıcı iddianın ardından tüm dünyanın gözü Agatha Christie’nin Pera Palace Hotel’de bulunan odasına çevrilir. 411 numaralı oda artık tüm dünya tarafından merak edilmektedir. Bir süre sonra söz konusu anahtar gerçekten de medyumun tarif ettiği yerde bulunur! Anahtarın bulunmasıyla birlikte ise otel yönetimi ve film şirketi arasında asla uzlaşılamayacak bir mücadele başlar…

Otelin o dönemki sahibi bir ücret talep eder. Sonrasında Tamara Rand kendisine bir mektup yazar. Otelin sahibi fikrini değiştirir ancak o sırada otelde bir grev patlak verir ve hikaye bilinmez olarak ortada kalır.

 

5. Tekfur Sarayı

Tekfur Sarayı

Doğu Roma İmparatorluğu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Tekfur Sarayı, İstanbul’un fethinin ardından önemini yitirip zaman içerisinde atıl hâle gelse de yakın bir zamanda onarılıp müzeye dönüştürüldü. Zamanında Napolyon’un annesine ait olan ama uzun bir yolculuktan sonra Osmanlı hazinesine geçen “Kaşıkçı Elması”nın yıllar sonra Tekfur Sarayı’nın çöplüğünde bulunduğu ve değeri anlaşılıncaya kadar elden ele dolaştığı iddiası da sarayla ilgili en sık dillendirilen rivayetlerden.

 

6. Galata Kulesi

Galata Tower and Maiden Tower

İlk olarak M.S. 507-508 yıllarında inşa ettirilen ve zaman içerisinde sık sık onarılıp yükseltilen Galata Kulesi, bugünkü son hâlini II. Mahmut döneminde aldı. Efsaneye göre Galata, Kız Kulesi’ne âşıktı ama Boğaz, onların kavuşmasına izin vermiyordu. Galata; yıllarca yazdığı mektupları, Hezarfen Ahmet Çelebi ile Kız Kulesi’ne gönderdiğinde iki âşık nihayet mutlu olabilmişti.

 

7. Ayasofya Cami

Ayasofya Cami

Bizans İmparatoru tarafından 532-537 yıllarında yaptırılan bir kilise olan ve İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen Ayasofya hakkında da pek çok efsane anlatılıyor. Giriş kapısının Hz. Nuh’un gemisine ait bir parça olduğu ve giriş kapısının üzerinde bir tabut bulunduğu, bu iddialardan bazıları. Dinleyeni en çok etkileyen efsanelerden birine göre ise Ayasofya’nın inşaatı sırasında oradaki bekçiye görünen bir melek, bekçiden işçileri inşaata toplamasını ve o dönene kadar orada bekleyeceğini söylüyor. Bunu öğrenen İmparator, bekçiyi Roma’ya gönderiyor ve Ayasofya o günden bugüne bir melek tarafından korunuyor.

 

8. Süleymaniye Camii

Süleymaniye cami

Mimar Sinan’ın en eşsiz eserlerinden olan Süleymaniye Cami’nin yapımı sırasında temelinin oturması için inşaata bir yıl ara verilmiş. İnşaatın durdurulduğunu duyan Şah Tahmasb, Kanuni’yi utandırmak için caminin tamamlanmasında kullanılsın diye bir sandık dolusu altın göndermiş. Ancak Kanuni’nin emriyle altınlar toz hâline getirilip Süleymaniye’nin inşaat harcına dökülmüş.

 

9. Kapalıçarşı

kapalicarsi

1461 yılında açılan ve dünyanın en eski çarşılarından biri olan Kapalıçarşı’nın altında gizli tünellerin bulunduğu ve Kınalıada’ya kadar uzandığı iddiası, çarşının hikâyesinin en heyecan verici detaylarından biri. Tünellerin girişininse Yerebatan Sarnıcı’nda olduğuna inanılıyor.

 

10. Çemberlitaş

Çemberli Taş

İstanbul’un en kalabalık ve popüler semtlerinden birine de adını veren Çemberlitaş, diğer adıyla Constantin Sütunu, Bizans’ın simgelerinden biriydi. Bir inanışa göre I. Konstantin; bir tanrıçanın ahşap heykelini, Nuh Peygamber’in asasını, Hz. Musa’nın içerisinden sular fışkırttığı taşı ve Hz. İsa’nın ekmek dağıttığı gün elinde kalan yedi ekmeğin kırıntılarını Çemberlitaş’ın temeline gömmüş ve üzerlerini elleriyle kapatmıştı.

İlgili Yazılar

Yorum Yap